Sahra Wagenknecht – Almanya’nın Hali (2)

Tahmini Okunma Süresi: 7 dakika

Kısa bir süre önce Sol Parti’den (Die Linke) ayrılan bir topluluğun öncülüğünde kurulan ve liderliğini yapan Sahra Wagenknecht’in adını taşıyan BSW, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde çarpıcı bir başarıya imza attı. Özellikle doğu Almanya’da öne çıkan BSW, milliyetçi sağ AFD ve muhafazakar sağ CDU’ya karşı bir sol ihtimali canlı tuttu. New Left Review’in Sahra Wagenknecht ile seçimler öncesinde yaptığı bu kapsamlı mülakat, kimilerinin sol milliyetçi, kimilerinin de sol popülist olarak adlandırdığı BSW’nin politik perspektifine ışık tutması açısından son derece önemli. Üç bölümde yayınlayacağımız mülakatın orijinal tam metnine (“Condition of Germany”) New Left Review’in web sitesinden ulaşılabilir.[1]

Thomas Meaney & Joshua Rahtz: Yeşil dönüşüm politikalarının Almanya’nın ekonomik çıkarlarına aykırı olduğunu söylediniz. Tam olarak ne kastediyorsunuz?

Sahra Wagenknecht: Yeşillerin çevre politikasına yaklaşımı çoğu insan için ekonomik olarak cezalandırıcıdır. Yüksek CO₂ fiyatlarından yanalar; fosil yakıtları tüketiminden caydırmak için akıllarına gelen teşvik, bu tüketimin maliyetini artırmak. Elektrikli araba almaya gücü yeten varlıklı insanlar için bu bir işe yarayabilir, ancak fazla paranız yoksa, sadece daha kötü bir duruma itileceğiniz anlamına gelir. Yeşiller yoksul insanlara karşı kibir saçıyor ve bu nedenle nüfusun büyük bir kısmı onlardan nefret ediyor. AFD buna oynuyor; Yeşiller’e, Yeşiller’in izlediği politikalara duyulan nefretten besleniyor. İnsanlar politikacılar tarafından ne yiyeceklerinin, nasıl konuşacaklarının, nasıl düşüneceklerinin söylenmesinden hoşlanmazlar. Oysaki Yeşiller sözde ilerici gündemlerini dayatırken bu misyoner tavrın tipik bir örneğini sergiliyorlar. Şüphesiz ki, elektrikli bir araba alabiliyorsanız bir tane almalısınız. Ancak bunu yapabilmeniz, sizi, maddi gücü yetmediği için eski bir dizel orta sınıf araba kullanan birinden daha iyi bir insan olduğunuza inandırmamalı. Bugünlerde genel olarak Yeşil seçmenlerin hali vakti oldukça yerinde. Anketlere göre “ekonomik olarak en hoşnut” olan seçmenler onlar, öyle ki FDP seçmenlerinden bile daha iyi durumdalar. Geçim sıkıntısı çeken insanların hayat pahalılığını artırırken dahi kendini beğenmişliği temsil edebiliyorlar: “Biz erdemlileriz; organik gıda alabiliyoruz, yük bisikleti alabiliyoruz, ısı pompası kurabiliyoruz. Hepsini yapabiliyoruz.”

Meaney & Rahtz: Yeşiller’in yaklaşımını eleştiriyorsunuz, ama siz olsaydınız hangi çevre politikalarını izlerdiniz?

Wagenknecht: Ülkemizdeki insanların büyük çoğunluğunun ekonomik ve sosyal olarak kaldırabileceği politikaları. Şehir planlamasından ormancılığa, tarımdan toplu taşımaya kadar iklim değişikliğinin dolaysız sonuçları için kapsamlı kamu hizmetlerine ihtiyacımız var. Bu pahalıya mal olacaktır. İklim değişikliğinin azaltılmasına yönelik kamu harcamalarını, örneğin ‘savunma’ bütçemizi GSYİH’nin %3’üne ya da daha fazlasına çıkarmaya tercih ediyoruz. Her şeyi aynı anda karşılayamayız. ‘Küresel ısınmaya’ karşı savaş ilan edebilmemiz için komşularımızla barışa ihtiyacımız var. Sırf keyfi emisyon standartlarını karşılamak için elektrikli otomobilleri zorunlu hale getirerek yerli otomobil endüstrisini yok etmek desteklediğimiz bir şey değil. Şu anda hayatta olan hiç kimse, karbon emisyonlarını ne kadar azaltırsak azaltalım, ortalama sıcaklıkların tekrar düştüğünü görecek kadar yaşamayacak. Öncelikle yaşlıların evlerini, hastaneleri ve çocuk bakım merkezlerini, masrafları kamu tarafından karşılanmak üzere klima ile donatın ve nehirlere ve akarsulara yakın yerleri sellere karşı güvenli hale getirin. İddialı emisyon azaltım takvimlerini takip etmenin maliyetinin, zaten geçimini sağlamakta zorlanan sıradan insanlara yüklenmemesini sağlayın.

Meaney & Rahtz: Almanya şu anda İsrail’in Gazze’de 30,000’den fazla Filistinliyi katletmesiyle birlikte kültürel bir krizle sarsılıyor. Almanya’da İsrail’e yönelik eleştirilerin yasaklanmasına ses çıkaran ve ABD ve İngiltere ile birlikte Almanya’nın Netanyahu hükümetine silah sağlamasına karşı çıkan az sayıdaki siyasetçiden birisiniz. Siyonizm yanlısı güncel kültürel saldırı Alman kamuoyunun görüşünü temsil ediyor mu?

Wagenknecht: Elbette Almanya’nın farklı bir tarihi geçmişi var, bu nedenle İsrail ile diğer ülkelerden farklı bir ilişki içinde olmamız anlaşılabilir ve gereklidir. Almanya’nın Holokost’un faili olduğunu unutamazsınız, bu gerçeği asla unutmamalısınız. Ancak bu durum Gazze Şeridi’nde işlenen korkunç savaş suçları için silah temin etmemizi haklı çıkarmaz. Kamuoyu yoklamalarına bakarsanız, halkın çoğunluğunun bunu desteklemediğini görürsünüz. Medyanın aktardıkları elbette her zaman seçicidir, ancak yine de insanların yerlerinden ayrılamadığı, acımasızca bombalandıkları aşikâr. İnsanlar açlıktan ölüyor, hastalıklar kol geziyor, hastaneler saldırı altında ve son derece yetersiz donanıma sahip. Tüm bunlar apaçık ortada ve halk arasında da kesinlikle son derece eleştirel yaklaşımlar görüyoruz. Öte taraftan, siyasal alanda eleştirilerini dile getiren herkes hemen antisemitizm sopasıyla dövülüyor. Aynı durum sosyal ve kültürel söylem için de geçerli. Berlinale ödül törenine bakın: İsrail hükümetinin icraatlarını eleştirdiğiniz anda—ki elbette pek çok Yahudi de bu eleştirileri yapıyor—antisemit olarak damgalanıyorsunuz. Bu da haliyle yıldırıcı bir durum; kim antisemit olmak ister ki?

Meaney & Rahtz: Ekim 2021’de pek çok kişi SPD liderliğindeki bir hükümetin Merkel’in on altı yıllık başbakanlığının ardından sola doğru bir dönüşü temsil edeceğini düşünüyordu. Oysaki Almanya sağa savruldu. “Trafik ışığı koalisyonu”* savunma bütçesini 100 milyar Avro artırdı. Alman dış politikası agresif bir şekilde Atlantikçi bir hal aldı. Scholz’un Zeitenwende’si* sizin için sürpriz oldu mu? SPD’nin bu yola itilmesinde koalisyon ortakları nasıl bir rol oynadı?

Wagenknecht: Bu eğilimler bir süredir mevcuttu. SPD Almanya’yı 1999’da Yugoslavya’ya karşı savaşa, ardından 2001’de Afganistan’ın askeri işgaline sürükledi. Schröder en azından Irak’ın işgali konusunda Amerikalılara karşı çıktı ve SPD içinden de güçlü bir destek aldı. Ancak SPD eski kişiliğini tamamen kaybetti ve şimdi bir tür savaş partisi haline geldi. Asıl korkutucu olan, parti içindeki muhalefetin yok denecek kadar az olması. Partinin şu anki liderleri kendilerine ait duruşu olan kimseler değil; CDU-CSU’da da olabilirler, Liberallerle de birlikte olabilirler. Bu yüzden SPD’nin kamuoyundaki imajı büyük ölçüde yok oldu. Özgün hiçbir yanları kalmadı. SPD artık sosyal adaleti temsil etmiyor—aksine ülke giderek daha adaletsiz bir hale geldi, sosyal uçurum büyüdü ve yoksul olan ya da yoksulluk riski altında olan insanların sayısı giderek arttı. Ve nihayet SPD détente* politikasını tamamen terk etti. Tabi ki girdiği bu yolda SPD, Yeşiller ve FDP tarafından da yönlendiriliyor. Yeşiller şu anda Almanya’daki en şahin parti konumunda. 1980’lerdeki büyük barış gösterilerinden doğan bir grup için şaşırtıcı bir gelişme bu. Bugün en büyük militaristler onlar; sürekli silah ihracatını ve savunma harcamalarının artırılmasını savunuyorlar. Bu da SPD’deki mevcut eğilimi daha da güçlendiriyor.

Rusya’ya karşı yapılanma bu dinamik tarafından yönlendirildi. Başlangıçta Scholz sadece bazı meselelerde baskıya teslim olmuş gibiydi. Örneğin Ukrayna için özel bir fon oluşturdu, ancak çatışmanın içine çekilmekten de çekindi ve başlangıçta 5.000 kask teslim etmekle yetindi. Ancak daha sonra bu durum değişti ve bir siyasal döngü ortaya çıktı. Şöyle ki: Scholz ilk başta tereddüt eder. Ardından CDU-CSU muhalefetinin lideri Friedrich Merz’nin hücumuna uğrar. Ardından koalisyon ortakları Yeşiller ve FDP baskıyı artırır. Sonunda Scholz bir konuşma yaparak bir kırmızı çizginin daha aşıldığını duyurur. Bu döngü içinde tartışma önce zırhlı personel taşıyıcılarına, ardından savaş tanklarına, sonra da savaş uçaklarına uzandı. Scholz önce hep “Nein” dedi, sonra hayır “Jein”a, (ha-vet), bir noktada da “Ja”ya (evet) dönüştü.

Şimdi iş, NATO ülkeleri ve Ukrayna’nın Almanya’dan Moskova kadar uzaktaki hedeflere saldırabilen Taurus seyir füzeleri tedarik etmesini istediği noktaya geldi. Bugüne kadarki en tehlikeli tırmanışı temsil ediyor bu, çünkü bu füzeler açıkça Rus hedeflerine karşı saldırı amaçlı kullanılacaklar. Almanya’nın füzeleri teslim etmesinin gerçekten Amerika’nın çıkarına olup olmadığından emin değilim, çünkü risk son derece yüksek. Kırım ile anakara arasındaki Kerch Köprüsü gibi Rus hedeflerini imha etmek için* Alman silahlarını tedarik edersek, Rusya Almanya’ya karşılık verecektir. Umarım bu, silahların tedarik edilmeyeceği anlamına gelir. Ancak Scholz’un omurgasızlığı ve pes etme eğilimi göz önüne alındığında emin de olamazsınız. Bu kadar kötü bir sicile sahip bir şansölye tasavvur etmek zor. Tüm koalisyon hükümeti de keza öyle–Almanya’da sadece iki buçuk yıl iktidarda kaldıktan sonra bu kadar aciz düşmüş bir hükümet hiç olmamıştı. Ve tabi ki CDU-CSU bir alternatif değil. Merz savaş ve barış meselesinde beter ve ekonomik meselelerde hepten beter bir konumda. Sağın bir stratejisi yok, ama hükümetin kötü sicilinden en çok yararlananlar da onlar olacak.

Meaney & Rahtz: Belki de Alman Hava Kuvvetleri (Luftwaffe) komutanlarının Taurus füzelerinin kullanılabilmesi için sahada Alman birliklerine gerek olup olmadığını* tartıştıkları ve İngiliz ve Fransız birliklerinin Ukrayna’da Storm Shadow ve Scalp füzelerini ateşlemek üzere halihazırda aktif olduklarını ortaya koyan dinleme kayıtları* bu süreci şimdilik askıya almıştır… Peki Merz’in stratejisi sağa kaymak, AFD seçmenlerini çekmek değil mi? Bunda oldukça başarılı olmadı mı?

Wagenknecht: Merz’in çoğu konuda inandırıcı bir pozisyonu yok. AFD üç konuda destek kazandı: birincisi göç, yani Almanya’daki sığınmacı sayısı; ikincisi pandemi sırasındaki kapanmalar; ve üçüncüsü Ukrayna’daki savaş. Merz sığınmacılar konusunda sağa sola savrulup duruyor. Bazen AFD’li gibi “küçük paşalar”* hakkında atıp tutuyor, hücuma uğrayınca da söylediklerini geri alıyor. Tabi bu Merkel’in mirası bir tutum, dolayısıyla CDU bu meselede inandırıcı değil. Covid krizinde de aynı şey oldu: CDU-CSU da kapatmalar ve zorunlu aşılamadan yanaydı ve en az diğerleri kadar berbat bir tutum sergiledi. Sonra barış meselesi ortaya çıktı ve bu Almanya’da öylesine çirkin bir mesele ki. BSW’yi kurmamızdan önce AFD, müzakere edilmiş bir çözümü tutarlı bir şekilde savunan ve doğudaki pek çok seçmen için hayati bir konu olan Ukrayna’ya silah sevkiyatına karşı çıkan tek partiydi. CDU-CSU daha fazla silah tedarik etmek istiyordu ve Die Linke bu konuda bölünmüş durumdaydı. Eğer détente politikasına geri dönülmesini ve müzakere yapılmasını istiyorsanız, silah sağlayarak savaşın bir tarafı olmak da istemiyorsanız, AFD dışında başvurabileceğiniz başka kimse yoktu. Elbette mesele İsrail olduğunda AFD daha da fazla silah sağlamaya kararlı, çünkü İslam karşıtı bir parti ve orada yaşanan korkunç şeyleri açıkça onaylıyor. Nihayetinde yeni bir parti kurma adımını atmamızın temel nedenlerinden biri de buydu; böylece anaakım siyasetten gayet makul bir biçimde hoşnutsuz olan ancak aşırı sağcı da olmayan insanlar—ki AFD seçmenlerinin büyük bir kısmı da buna dahildir—yönelebilecekleri ciddi bir partiye sahip olacaklardı.

Meaney & Rahtz: Peki şu anki CDU’yu Helmut Kohl’ün CDU’su ile kıyaslasanız? Yeni eyaletleri entegre etmek için Anayasa’yı (Grundgesetz) ayaklar altına alan oydu.

Wagenknecht: Kohl yönetimindeki CDU’nun her zaman güçlü bir sosyal kanadı, güçlü bir işçi kanadı vardı. Norbert Blüm’ün ve Heiner Geißler’in ilk başta savundukları şey de buydu. Sosyal hakları ve sosyal güvenliği savundular ve bu da CDU’yu bir tür halk partisi haline getirdi. Her zaman işçilerden, kleinen Leute olarak adlandırılan düşük gelirli sıradan insanlardan güçlü bir destek aldılar. Merz, BlackRock* kapitalizmini destekliyor, eskiden BlackRock için çalıştığı için değil sadece, politik ekonomi açısından bu bakış açısını temsil ettiği için de. Emeklilik yaşını yükseltmek istiyor, ki bu da yeni bir emekli aylığı kesintisi anlamına geliyor. Sosyal yardımları azaltmak istiyor, refah devletinin çok büyük olduğunu ve parçalanması gerektiğini söylüyor, daha yüksek bir asgari ücrete karşı çıkıyor. CDU’nun eskiden desteklediği şeylerin hepsine karşı. Uysallaştırılmış bir kapitalizmi, güçlü bir sosyal bileşene, güçlü bir refah devletine sahip bir ekonomik düzeni savunuyordu CDU. CDU’da yeri olan Katolik sosyal doktrininin bir gereğiydi bu. Ve inandırıcıydılar da, zira Almanya’da sosyal haklara yönelik gerçek saldırı 2004 yılında Schröder ve SPD-Yeşiller hükümeti döneminde gerçekleşti. Yani İngiltere’den biraz farklı Almanya. CDU aslında neoliberal saldırıyı geciktirdi. Merz onlar için bir dönüm noktası.


[1] https://newleftreview.org/issues/ii146/articles/sahra-wagenknecht-condition-of-germany.pdf

* Koalisyonu oluşturan SDP (kırmızı), Yeşiller ve FDP’nin (sarı) parti renklerine atfen koalisyon hükümeti genellikle bu şekilde adlandırılmaktadır.

* Zeitenwende Almanca’da “dönüm noktası” anlamına gelmektedir. Kavram Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal saldırısından hemen sonra 27 Şubat günü Olaf Scholz’ün Federal Meclis’te yapmış olduğu tarihsel konuşmada kullanılmıştır. Bu konuşmada Scholz, Almanya’nın savunma harcamalarını ciddi biçimde artıracağını, silahlı kuvvetlerini modernize edeceğini ve enerji bağımsızlığını sağlamaya yönelik adımlar atacağını açıklamıştır

* SPD lideri Willy Brandt’ın liderlik ettiği Ostpolitik ve détente politikasıyla Federal Almanya, Sovyet bloğu ülkeleriyle ilişkilerinde zor tehditini arka plana iten, ticari ve siyasi ilişkileri önceleyen bir strateji benimsemişti.

* Kerch Köprüsü, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinin ardından inşa edilmiş ve 2018 yılında hizmete açılmıştır. Köprü, Rusya’nın Kırım üzerindeki kontrolünü pekiştirmek ve bölgeye kara yoluyla doğrudan erişim sağlamak amacıyla stratejik bir öneme sahiptir. 2022 Ekim ayında Ukrayna tarafından büyük bir saldırıya uğramıştır.

* Ukrayna, Mayıs 2023’te Almanya’dan, fırlatma noktasından 500 kilometre uzaklıktaki hedefleri vurabilen Taurus füzelerini teslim etmesini istedi. Scholz, füzelerin Rusya topraklarındaki hedefleri vurmak için kullanılmasına izin veremeyeceğini, bunun gerginliği tırmandırma riski taşıdığını öne sürerek bu talebi defalarca reddetti. Füzeleri kullanmak için Alman askerlerinin Ukrayna’da bulunmasının bir zorunluluk olduğu, bunun ise mümkün olamayacağı argümanı da Scholz’un talepleri reddederken kullandığı başlıca argümanlardan biriydi.

* Almanya’nın Ukrayna’ya Taurus seyir füzeleri sağlaması meselesine dair Alman Hava Kuvvetleri üst düzey yetkilileri arasındaki gizli görüşme kayıtlarının Rusya tarafından Mart 2024’te sızdırılması olayından bahsediliyor.

* Merz, Müslüman-Arap kökenli ebeveynlerin okula uyum sağlayamayan erkek çocuklarıyla ilgili şikayetlere ve disiplin uygulamalarına karşı çocuklarını savunmak için özellikle kadın öğretmenler üzerinde baskı kurduklarını iddia ederken bu tartışmalı ifadeyi kullanmıştır.

* New York merkezli çokuluslu bir yatırım şirketi olan BlackRock, 10 trilyon dolarlık bir varlığı yöneten ve günümüzde dünyanın en büyük varlık yöneticisi konumunda olan bir şirkettir.

Sahra Wagenknecht – Almanya’nın Hali (1)

Kısa bir süre önce Sol Parti’den (Die Linke) ayrılan bir topluluğun öncülüğünde kurulan ve liderliğini yapan Sahra Wagenknecht’in adını taşıyan BSW, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde çarpıcı bir başarıya imza attı. Özellikle doğu Almanya’da öne çıkan BSW,…

“Sosyalistlerin İşçi Sınıfıyla Diyalog İçin Yeni Bir Dile İhtiyacı Var”

Mehmet Türkmen ile Söyleşimizin son bölümünde Türkiye’deki sosyalist siyasal özne ve grupların genel bir değerlendirmesine yer verdik. Türkmen popülerleşen sosyalist simge ve isimlerin önemli olduğunu ancak mücadelenin sadece popülerleşmeye feda edilmemesi gerektiğini vurguluyor: “Sosyalizmin sadece…

‘Solcu’ Beyaz Yakalılar: “İşte bunlar gidip AKP’ye oy veriyor. Bunlara müstahak” diyor.

Mehmet Türkmen’le söyleşimizin dördüncü bölümünde işçi sınıfının etnik, kültürel ve siyasi profiliyle orta sınıfların işçi sınıfına bakışı konusuna eğildik. Türkmen işçi sınıfının siyasi profilindeki farklılaşmadan çok sürekli bir örgütlenmenin önemine dikkat çekiyor, orta sınıfın horlayıcı…

Mehmet Türkmen: “En önemli kazanım; sendikalara duyulan güvensizliğin kırılması”

Direnişe çıkan işçiler bizden (BİRTEK-SEN) güç alıyor, cesaret alıyor, çünkü direnişe çıkar çıkmaz patron bir avukat getiriyor, tazminat hakkından bahsediyor, polis çağırıyor, jandarma çağırıyor. İşçi bilmediği için korkuyor. Bizi de tanıyor, biliyor diğer fabrikalardan. “Ancak…

Mehmet Türkmen: “Bölgedeki işçi sınıfının birikimini bağrımızda taşıyoruz”

BİRTEK-SEN genel başkanı Mehmet Türkmen ile son dönem işçi direnişleri, sendikalarına yönelik son dönemde yükselen baskılar bağlamında sınıf mücadelesi ve ötesine dair bir söyleşi gerçekleştirdik. Söz konusu söyleşinin bugün yayınladığımız ikinci kısımında Türkmen, Güneydoğu’da işçi…