Bir Afgan Göçmenin Gözünden Türkiye ve Mülteci Meselesi

Tahmini Okunma Süresi: 4 dakika

Mülteci meselesinde yerli öznelerin fikirleri konuşulurken, göç edenlerin beklentileri, planları, Türkiye’ye ve kendi ülkelerine bakışları pek hesaba katılmamakta. Yurtseverce adına Pınar İçer mülteci meselesi üzerine yürütülen tartışma kapsamında Afganistan’dan eğitim amacıyla ayrılan bir göçmen ile Türkiye deneyimi, kendi ülkesine ve Türkiye’ye bakışı, geri gönderme siyasetinin mülteciler üzerindeki yansımaları kapsamında çok verimli bir mülakat yaptı. Yalın bir dille başından geçenleri paylaşan göçmen arkadaşımızın görüşlerini sizlerle paylaşıyoruz.

Bize biraz kendinden ve hayatından bahseder misin? Afganistan’da ne yapıyordun? Ne zaman Türkiye’ye geldin ve seni buraya gelmeye iten sebepler neydi?

  • 25 yaşındayım, Afganistanlıyım. Yaklaşık 4 senedir Türkiye’deyim. Afganistan’dayken bir petrol şirketinde çalışıyordum. Hem bunu yapıyordum hem de kıymetli taş ihracatı yapıyordum. Bunun için birkaç aylığına yurt dışına çıktım. Ondan sonra geri döndüm Afganistan’a ama sadece bir sene kaldım orada, 17-18 yaşlarımda. Tekrar İran’a dönüp üç sene de orada kalıp Türkiye’ye geldim. Kaçak olarak geldim tabii. Ailem dağılmış, yani hepimiz farklı yerlerde yaşıyoruz. Ben buraya bir ablamla geldim. Ailemin geri kalanları Afganistan’daydı, Taliban geldikten sonra büyük abim de orada kalamadı. Evli, çocukları var. O da İran’a geldi. Abim, kardeşim, bir ablam İran’dalar; ben ve bir ablam Türkiye’deyiz, iki kardeşim, annem ve babam Kabil’de yaşıyorlar. Türkiye’ye ise savaştan dolayı geldim. Hatta ailem savaştan dolayı Afganistan’dan İran’a göç etmişlerdi seneler önce. Durumları biraz iyileşince ailemden bazıları Afganistan’a geri döndüler ama ben eğitimime devam etmek için gitmek istemedim. Onu da yapamadım tabii ki. İran’daki ailem ölünce kimliğimi ve resmi evraklarımın hepsini iptal ettiler. Sonra ben Afganistan’a gittim. Afganistan’da kaldığım bir sene benim için hem çok iyi hem de çok kötüydü. Bir sene boyunca orada okudum ama bir yandan da geçinmek için çalışıyordum. Gittiğim her konumda hemen hemen patlamalar oluyordu, saldırılara rastlıyordum. Bunlara yakalanmamak için ailem beni en son tekrar İran’a göndermek istedi ama İran’da da okul hayatıma devam edemiyordum maalesef, ben de Türkiye’ye gelmeye karar verdim.

Türkiye’ye geldikten sonra hangi işlerde çalıştın, buradaki iş hayatında ne tür zorluklarla karşılaştın?

  • Eskiden İran’dayken kendi işim vardı, belli bir mesleğim vardı. Su tesisatçılığı yapıyordum. Buraya geldiğimde bir dükkan ile tanıştırdılar beni. Çalışmak için oraya girdim. Türkçem olmadığı için çok düşük bir ücretle çalışıyordum, sanırım asgari ücret 1800 liraydı ben 1100 liraya çalışıyordum. 5 ay kadar kaldım. Sonra yavaş yavaş Türkçemi geliştirmeye başladım. İşlerimi halledecek kadar konuşmaya, sağa sola gitmeye başladım. Tabii ki maaşıma zam istediğimde kabul etmediler, ben de oradan ayrıldım. Elbette başlarda para çok önemli değildi, sadece dil öğrenmeye çok ağırlık veriyordum. Çalışmaktansa, dil öğrenmeye çabalıyordum. Boş vakitlerimde film falan izliyordum. Dilimi geliştirdim, daha sonra İŞKUR’dan bir iş buldum. Orası da tesisat işleri ile alakalıydı. Köyler için su kanalları yapıyorlardı. Orada çalıştım bir-iki ay. Orada da baktım, elemanların arasında bazı konuşmalar oluyor, işte “maaşı yatırmamışlar”, “sigortamızı yapmıyorlar”, bilmem ne. En eski elemanı bile şikayetçiydi. Ben de şüphelenip adamla konuştum, maaşımı istedim. O da “bir hafta, iki hafta sonra vereceğiz” deyince ben de yavaş yavaş soğuyup işten ayrıldım. En son param da kaldı orada. Yaklaşık 300-350 liram kaldı diye hatırlıyorum. Ben de ondan vazgeçtim, peşine çok düştüm ama alamayınca vazgeçtim. Sonra bir arkadaşım vasıtasıyla restorana girdim. Oradan restoran hayatım başladı, 1-2 sene kadar da orada çalıştım. Garson oldum, öyle devam ettim. Bunu yaparken açıktan liseyi bitirdim, şimdi de hepsini bıraktım üniversiteye hazırlanıyorum.

Türkiye’de ırkçı söylem ve davranışlarla karşı karşıya geldin mi? Trabzon’da insanların sana karşı hal ve tavırları nasıldı?

  • Irkçılık hayatım boyunca hep ülkemin dışında olduğum için sıkça karşılaştığım bir şeydi. Çok küçük yaşlarda ve büyüdüğümde, İran’da, Türkiye’ye geldiğimde… Hep karşılaşıyorum ve her yerde var, bunu her yerde görüyoruz. Bu insanların kişiliğine ve karakterine bağlı bir şey. Herkes tabii ki böyle değil. Çok güzel insanlar tanıdım Türkiye’de, Trabzon’da, çok kötü insanlar da tanıdım. Herkese aynı gözle bakamıyorum ama tabii ki gördüm, çok gördüm. Hatta en yakın arkadaşlarımdan dahi gördüm ama yapacak bir şey yok.

Afganistan’ın bu hale gelmesinden kimi/kimleri sorumlu tutuyorsun? Dünyadan ülken için bir beklentin var mı?

  • Afganistan eskiden de karışıktı. O yüzden ailem ben 1 yaşındayken İran’a göç etmişlerdi. Ben bu yaşıma kadar hep bekledim: Afganistan iyi olacak, ben ülkeme geçeceğim. Irkçılıktan bahsettik ya, ben de kendi ülkemde ırkçılık görmeyeceğim bir yerde yaşamak istiyorum. Kendi ülkemde, kendi halkımla, kendi ailemle, kendi şehrimde, kendi köyümde; bana ait bir yerde. Çok bekledim, en son yine Taliban geldi. Taliban’dan önce Rusya vardı, ondan sonra Amerika geldi. Şimdi Taliban yönetiyor. Bundan sonra ne olur bilmiyorum. Bütün bu yaşadıklarımızın sorumlusu bence dış güçler. Şu an Afganistan halkının elinden bir şey de gelmiyor, bundan eminim. Çünkü insanlar iç içe girmiş. Şu an biz Taliban ile savaşmaya kalkarsak sanki kendimiz ile savaşıyormuşuz gibi oluyor. Kimi öldürdüğümüzü fark edemiyoruz, Taliban olsun, Afgan ordusu olsun ikisi de aynı. Bu savaşı da dışarıdan destekliyorlar.

Şu an imkanın olsa bir başka ülkeye gitmek ister miydin?

  • Şu anda hayır. Çünkü burada bir düzen kurdum ve okuma imkanım var ve burayı da seviyorum ama tabii ki okumak ve kendimi daha çok geliştirmek için, özellikle de ders konularım için başka bir ülkeye geçme imkanım varsa geçerim ama rahatlık, konfor veya başka şeyleri çok aramıyorum.

Siyaset sahnesinde mülteciler hedef alınarak sarf edilen “Geri göndereceğiz” söylemleri hakkında ne düşünüyorsun?

  • Ara sıra aramızda konusu açılıyor. Arkadaşlar bir şeyler söylüyorlar. Bir insan tabii ki kendi iradesiyle başka bir ülkede yaşamak istemez. Gurbetçi olarak geliyorsun, o da kaçak yollarla, canın elinde. Videolarını biz görüyoruz, izliyoruz; o yollarda bir günde ne kadar insan ölüyor… Kimse bunu isteyerek yapmıyor. Burası olsun, Avrupa’daki ülkeler olsun, Amerika olsun, neresi olursa olsun. Bir insan canını eline alarak başka bir ülkeye kaçmaz. Ha, biri rahatlıkla buraya geliyorsa ona kucak açıyorlar. Neden? Adam para getirmiş. Ben kendimden bahsedeceksem, ben rahatlığı aramak için kaçmış bir insan değilim. Ben okumak istiyordum, ülkemde olmadı, İran’a geldim olmadı, buraya geldim, Allah razı olsun sağladılar. Okuyorum. Evet, okumaya başladım. “Şimdi biz seni geri göndereceğiz”. Tabii ki insan kırılır, söyleyecek başka şey kalmıyor.

Mültecilerin Türkiye’ye girişleri nasıl oluyor, Afganistan’da bu işi organize eden yapılanmalar var mı ve sen nasıl bir güzergahı takip etmiştin?

  • Afganistan’da zaten sınırlar devletin kontrolünde değil. Yani zaten değildi, artık devlet de yok ve değil. Zaten eskiden de biz geldiğimizde sınırda Taliban vardı. Afganistan’ın Talibanları ve Pakistan’ın Talibanları aralarında anlaşarak insanları buradan oraya, oradan buraya geçiriyorlar. Afganistan-İran sınırı da aynı ama Türkiye böyle değil. Türkiye Devleti sınırdaki askerleri koruyorlar. Zaten bizi de yakalamışlardı ama aramızda bir hasta çıktığı için Allah razı olsun hastayı içeriye aldılar, biz de onlarla içeriye girdik. Yoksa biz de şimdi burada değildik. Risk konusunda kendi şahsımdan bahsedeyim. Türkiye sınırında çatışma diye bir şey görmedik. Geldiler ve geri göndermeye çalıştılar ama İran ve Pakistan sınırında çok ölü var. Bir sürü insan yollarda telef olmuş. Hatta bunlar yolda yürürken bile görünüyor.

Türkiye vatandaşlığı alma fikri hakkında ne düşünüyorsun, sen bunu ister miydin?

  • Bu konu da aramızda çok konuşuluyor. Pek çok insan bunun peşinde. Biraz önce dediğim gibi, ben kendi ülkemi seviyorum. Herkes kendi ülkesini seviyor. Afganistan’a emniyet gelsin, insanlar yaşamlarını sürdürebilsinler, insan hakları yerine getirilsin, yani bir devlet olsun emin ol ki burada olmak istemem. Yani mesela burada okumak daha kaliteli ise burada en azından okulumu bitirip öyle gitmek isterim.

Esad Rejiminin Çöküşü: Devrim mi, Emperyalist Proje mi?

Suriye’de Esad rejimi 12 gün gibi son derece kısa süre içerisinde başını HTŞ’nin çektiği bir muhalif blok tarafından yıkıldı. Rejimin bu kadar kısa süre içerisinde ve hiçbir ciddi direniş göstermeden yıkılması, Ukrayna’ya odaklanan Rusya’nın ve…

BSW, Sol-Muhafazakarlık ve Ulusal Aidiyet

BSW çizgisinin muhafazakârlık vurgusu; tarihsel süreçteki kutuplaşmalar dolayısıyla muhafazakâr-milliyetçi karşı-devrimci siyasetle özdeşleşen istikrar, güvenlik, dayanışma, düzen, öngörülebilirlik, aidiyet, aşinalık talebini bu siyasal hattan koparmaya yönelik bir hamledir. Bu hamlenin varsayımı şudur: Bu talebin kendisi doğası…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.