Siyonist Herzog Haklı Olabilir Mi?

Tahmini Okunma Süresi: 3 dakika
Batılı liberal emperyalizm Gazze`de sivil-savaşçı ayrımının hükümsüzlüğünü tanıyamıyor, zira ırkçılığını kendi ırkçı ayrıcalığı olan evrensellik ile temas iddiası ile retorik düzeyde de olsa uzlaştırmak durumunda. Siyonist merkez ile liberal emperyalist ırkçı merkez arasındaki fark, ilkinin kendi hakikatini gururla ve açıktan ilan edebilmesine karşın, ikincisinin bir dolayıma, bir aracıya, bir “kaygı ve endişe” mesafesine ihtiyaç duymasıyla belirleniyor. Liberal emperyalist ırkçı merkez, işini sessizce, aracılarla, hukukla görmek istiyor, tıpkı Akdenizin derinliklerine binlerce göçmeni sessiz sedasız gömdüğünde/gömüyorken yaptığı gibi. Buradan bakınca, sivil ve savaşçı ayrımı üzerinden Gazze halkını sınıflandırma girişiminin temelsizliğinin farkında olan Herzog ve Siyonistler hakikate liberallerden çok daha yakın duruyorlar. Siyonistler hakikati olduğu gibi tanıyor, ama hakikate düşmanlık etmek üzere. 

İsrail cumhurbaşkanı Herzog’un İsrail’in Gazze saldırısına dair açıklamalar yaptığı toplantıda bir gazeteci kendisine Gazze’deki “insani duruma” dair şu soruyu yönlendirdi: “İsrail bu çatışmanın pek çoğu Hamas ile bir ilişkisi olmayan 2 milyon sivil üzerindeki etkilerini hafifletmek için ne yapabilir?” Herzog bu soruya tüyler ürpertici şu yanıtı verdi: “Sorumlu olan bütün ulustur. Sivillerin [bir şeyin] farkında olmadığı, [bu işte bir] dahli olmadığı doğru değil, bu bir retorik. Bu kesinlikle doğru değil.”1

Şunu kabul etmeliyiz: Bu soru cevapta hakikate daha yakın duran kişi sivil-terörist ayrımı üzerinden insani kaygıların altını çizen liberal gazeteci değil, Filistinlilerin hayatları konusunda zerre derecede bir kaygı duymadığı görülen Siyonist Herzog. Günlerdir süren ve Gazze’yi adeta dümdüz eden bombalamaya, elektrik ve su kesintisine, her türlü insani ihtiyacın üzerindeki ambargoya rağmen halk kesimlerinin Filistinli direniş örgütlerine karşı gelişen gözle görülür bir tepkisi henüz rapor edilmiş değil. Bu 2 milyon insanı “Aksa Tufanı” operasyonunu düzenleyen Filistin örgütlerinin militanlarından ayırmanın mümkün olduğunu söylemek son derece zor.

Aslında Hamas ile ilişkisi olmayan sivil Gazze halkı ve saf kötülüğün vücut bulmuş hali terörist Hamas arasında zorlama bir ayrıma gitmek suretiyle Batılı emperyalist liberal merkezlerin ve onların ideolojik aygıtlarının gözlerini kapatmaya çalıştıkları hakikat, 7 Ekimde “Aksa Tufanı” boyunca sivil-asker ayrımını askıya alarak uygulanan korkunç şiddetin Gazze halkı tarafından kitlesel düzeyde istenmiş ve onaylanmış olabileceği ihtimali. Bir kere bu ihtimal ciddiye alınacak olursa, bunun iki olası sonucundan bahsedilebilir. Birincisi, bir halkı kitlesel düzeyde korkunç bir şiddet pratiğini onaylamaya götüren korkunç durumun hakikatiyle yüzleşmek. Gideon Levy’nin Haaretz’deki yazısı adeta böyle bir yüzleşme davetiyesi olarak görülebilir: “Birkaç yüz kişi, acımasız bir bedel ödemeden 2 milyon Filistinli’yi sonsuza kadar hapsetmenin imkânsız olduğunu kanıtlamış oldu.”2 Bu davete icabet edenler onyıllardır süren bir sömürgeci işgal gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacaklar. Bir diğer ihtimal daha var ama: Saf kötülüğü kitlelerden yalıtık bir terör örgütü olduğu vehmedilen Hamas ile sınırlamamak, sivil ve savaşçı ayrımının Gazze`de bir karşılığı olmadığını kabul etmek ve bütün bir Gazze ve Filistin halkını insandışılaştıran bir dille (“insansı hayvanlar”, “Bu mücadele ışığın çocukları ile karanlığın çocukları, insanlık ile orman kanunları arasındadır”) 2 milyon insanı kolektif cezalandırma yöntemlerine layık görmek, aç susuz evsiz bırakmak ve bombalamak.

Buradan bakınca, sivil ve savaşçı ayrımı üzerinden Gazze halkını sınıflandırma girişiminin temelsizliğinin farkında olan Herzog ve Siyonistler hakikate liberallerden çok daha yakın duruyorlar. Siyonistler hakikati olduğu gibi tanıyor, ama hakikate düşmanlık etmek üzere. Liberal emperyalist merkezler ve sözcüleri sivil-savaşçı ayrımının karşılıksızlığını bilmiyor değiller; sadece Filistin direniş örgütlerinin sivil-asker ayrımını askıya alarak uyguladığı korkunç şiddetin Gazze halkı tarafından kitlesel düzeyde istenmiş ve onaylanmış olabileceği ihtimalini açıkça tanımak istemiyorlar. Hayır, bu ihtimali tanırlarsa onyıllardır süren sömürgeci işgal ile yüzleşmeleri ihtimal dahiline gireceği için değil. Bu yüzleşme onlar için imkânsız. Siyonist sömürgeciliğin ırkçı işgalinin bir parçası, destekleyicisi ve koruyucusu durumundalar. Burada esastan sorun ettikleri hiçbir şey yok; Gazzenin açık hava hapishanesi statüsü umurlarında değil. Bombalanan mahallelerin sakinlerinin, öldürülen binlerce çocuğun, yok edilen ailelerin yaşamlarının onlar için hiçbir kıymeti yok. Filistinliler onlar için birkaç milyon dolarlık yardım paketleriyle geçiştirebileceklerini sandıkları, insana yardıma muhtaç, bağımlı bir sefiller topluluğundan ya da “insansı hayvanlar”dan fazlası değil.

Batılı liberal emperyalizm Gazze`de sivil-savaşçı ayrımının hükümsüzlüğünü tanıyamıyor, zira ırkçılığını kendi ırkçı ayrıcalığı olan evrensellik ile temas iddiası ile retorik düzeyde de olsa uzlaştırmak durumunda. Siyonist merkez ile liberal emperyalist ırkçı merkez arasındaki fark, ilkinin kendi hakikatini gururla ve açıktan ilan edebilmesine karşın, ikincisinin bir dolayıma, bir aracıya, bir “kaygı ve endişe” mesafesine ihtiyaç duymasıyla belirleniyor. Liberal emperyalist ırkçı merkez, işini sessizce, aracılarla, hukukla görmek istiyor, tıpkı Akdenizin derinliklerine binlerce göçmeni sessiz sedasız gömdüğünde/gömüyorken yaptığı gibi. Türkiye ile Geri İade anlaşmasında olduğu gibi. Tıpkı işe yaramayacağından emin olduğu endişe ve insani kaygı mesafesini mümkün kılan “Hamaslı olmayan siviller” uydurmasını pek de isteksizce mırıldandığında olduğu gibi. Gazze’de soykırım aşamasına ulaşmış katliama uluslararası hukuktan delil getirip “İsrail`in kendini savunma hakkı”nın altını tekrar tekrar çizdiğinde, “her sivil ölümü savaş suçu sayılmaz” diye buyurduğunda olduğu gibi. Dolayısıyla Avrupalı-Amerikalı liberal ırkçının “sivil Gazzeli” kategorisi Gazze’lilerin yaşam koşullarını kısmen de olsa dert edinen bir perspektifle değil, bu ırkçılığın icra edilmesinin özgün protokolünden kaynaklanıyor. Yoksa Siyonist ırkçılıkla Batı liberal emperyalist merkezlerinin ırkçılığı arasındaki fark herhangi bir normatif kıymete dayanmıyor.


1 Question about Gaza’s civilian deaths enrages Israeli president – YouTube

2 https://serbestiyet.com/featured/ceviri-israil-korkunc-bir-bedel-odemeden-iki-milyon-gazzeliyi-hapsedemeyecektir-144924/

Esad Rejiminin Çöküşü: Devrim mi, Emperyalist Proje mi?

Suriye’de Esad rejimi 12 gün gibi son derece kısa süre içerisinde başını HTŞ’nin çektiği bir muhalif blok tarafından yıkıldı. Rejimin bu kadar kısa süre içerisinde ve hiçbir ciddi direniş göstermeden yıkılması, Ukrayna’ya odaklanan Rusya’nın ve…

BSW, Sol-Muhafazakarlık ve Ulusal Aidiyet

BSW çizgisinin muhafazakârlık vurgusu; tarihsel süreçteki kutuplaşmalar dolayısıyla muhafazakâr-milliyetçi karşı-devrimci siyasetle özdeşleşen istikrar, güvenlik, dayanışma, düzen, öngörülebilirlik, aidiyet, aşinalık talebini bu siyasal hattan koparmaya yönelik bir hamledir. Bu hamlenin varsayımı şudur: Bu talebin kendisi doğası…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.